AHLAK FELSEFESİNİN DÜŞÜNÜRLERİ
Bergson: Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir. İnsan, içinden gelen sezgiye uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı, ahlaki olanı yapmış olur. Bentham ve Mill, görüşlerine esas olan faydayı bütün insanlık için, yani evrensel mutluluk olarak algılamışlardır. Herkes için iyi olanı yapmak, insanı mutluluğa götürür. İşte bu noktada haz, bireysel olmaktan çıkıp evrensel bir yasaya dönüşür.
Mill: İyi ve kötünün ölçütü faydadır. İyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur. Mill, çok sayıda insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser. Böylece evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.
Bentham: Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir. Ona göre en yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu düşünmelidir. O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı olan, yasa olarak kabul edilmelidir. Evrensel ahlak yasasını objektif özelliklerin belirlediğini savunan filozoflar, evrensel bir ahlâk yasasının varlığını kabul ederler. Ancak onlara göre bu yasa varlığını insandan, onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu yasanın kaynağı insanın dışındadır ve o kendisini insana zorla kabul ettirir. Yani bu yasanın insandan bağımsız objektif bir temeli vardır.
Sokrates: Ona göre tüm insanlara yol gösterecek objektif bir ahlak yasası vardır. İnsanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve değerler vardır. Bu değerlerin kaynağı insanda değildir. İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.
Platon: Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, “İyi ideası”na uygun olup olmamasına bağlıyor. İnsanın en yüksek amacı, İyi ideası’na ulaşmaktır.
Aristoteles: Aristoteles’e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı, orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.
Spinoza: Spinoza’da evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın kendisinin de bir parçası olduğu doğa düzenidir. İnsan doğa yasasına uymalıdır. Onun yasasına uyan iyi, uymayan kötüdür. Ahlaki hayat aklın tutkulara karşı savaşıdır. Amacı da insanı özgür olma durumuna yükseltmektir. İnsanı tutkularından kurtaracak ve aklın öngördüğü yaşam biçimine ulaştıracak olan bilgidir. Bu bilgiyle donanmış olan kişi her şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu olarak türemiş olduğunu anlar. İnsanın bundan sonra uyacağı ahlak yasası, bilgisini edindiği evrenin (Tanrı’nın) yasasıdır. Spinoza’da evren ve Tanrı birdir. (Panteist anlayış) Böylece ahlak yasası, insanın dışında objektif bir temele oturmuş olur.
Kant: Ona göre bir eylem, “ödev” duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.Kant’a göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha önemlidir. Ödeve uygun davranmak, sağduyu sahibi herkes için yükümlülüktür. Ödevle aklın sesi dile getirilir. “Öyle davran ki, eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline gelebilsin” ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır. İnsanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.
Bergson: Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir. İnsan, içinden gelen sezgiye uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı, ahlaki olanı yapmış olur. Bentham ve Mill, görüşlerine esas olan faydayı bütün insanlık için, yani evrensel mutluluk olarak algılamışlardır. Herkes için iyi olanı yapmak, insanı mutluluğa götürür. İşte bu noktada haz, bireysel olmaktan çıkıp evrensel bir yasaya dönüşür.
Mill: İyi ve kötünün ölçütü faydadır. İyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur. Mill, çok sayıda insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser. Böylece evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.
Bentham: Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir. Ona göre en yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu düşünmelidir. O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı olan, yasa olarak kabul edilmelidir. Evrensel ahlak yasasını objektif özelliklerin belirlediğini savunan filozoflar, evrensel bir ahlâk yasasının varlığını kabul ederler. Ancak onlara göre bu yasa varlığını insandan, onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu yasanın kaynağı insanın dışındadır ve o kendisini insana zorla kabul ettirir. Yani bu yasanın insandan bağımsız objektif bir temeli vardır.
Sokrates: Ona göre tüm insanlara yol gösterecek objektif bir ahlak yasası vardır. İnsanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve değerler vardır. Bu değerlerin kaynağı insanda değildir. İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.
Platon: Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, “İyi ideası”na uygun olup olmamasına bağlıyor. İnsanın en yüksek amacı, İyi ideası’na ulaşmaktır.
Aristoteles: Aristoteles’e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı, orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.
Spinoza: Spinoza’da evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın kendisinin de bir parçası olduğu doğa düzenidir. İnsan doğa yasasına uymalıdır. Onun yasasına uyan iyi, uymayan kötüdür. Ahlaki hayat aklın tutkulara karşı savaşıdır. Amacı da insanı özgür olma durumuna yükseltmektir. İnsanı tutkularından kurtaracak ve aklın öngördüğü yaşam biçimine ulaştıracak olan bilgidir. Bu bilgiyle donanmış olan kişi her şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu olarak türemiş olduğunu anlar. İnsanın bundan sonra uyacağı ahlak yasası, bilgisini edindiği evrenin (Tanrı’nın) yasasıdır. Spinoza’da evren ve Tanrı birdir. (Panteist anlayış) Böylece ahlak yasası, insanın dışında objektif bir temele oturmuş olur.
Kant: Ona göre bir eylem, “ödev” duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.Kant’a göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha önemlidir. Ödeve uygun davranmak, sağduyu sahibi herkes için yükümlülüktür. Ödevle aklın sesi dile getirilir. “Öyle davran ki, eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline gelebilsin” ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır. İnsanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.